Salih DOYGUN
Salih Doygun
tarih:
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Ayının en büyük hayali obabaşı olmaktı. Tam beş
yıl, iki ay, üç hafta, altı gün, on beş saattir izcilik ile ilgili bildiği
şeyleri öğretebileceği bir öğrenci arıyordu. Mağarasından palas pandıras çıktı.
Akşamdan beri özene bezene hazırladığı afişi bir öğrenci bulma umuduyla
mağarasının kapısına “tak tak tak” astı.
“Obabaşından özel izcilik dersi.
Katılmak isteyenler beş adım kuzeybatı yönündeki mağaraya başvurabilir.”
Birkaç gün sonra üç yavru tavşan,
ayının mağarasının kapısında duran boş kaplumbağa kabuklarına ellerindeki
havuçlarla güm güm vurdular. Ayı, öğle şekerlemesinden ansızın uyanmış olmanın
verdiği kızgınlıkla paldır küldür mağaradan çıktı ve bağırdı.
— Ne istiyorsunuz benden!
Tavşanlar afişi göstererek ayıya
kurs için geldiklerini anlattılar. Ayının gözleri Samanyolu Galaksisi gibi
parıldadı ve ayı uzun zaman sonra öğrenci bulmanın verdiği sevinçle tavşanları
sımsıkı kucakladı. Tombul yanaklarından şapur şupur azıcık da şilip şilop öptü.
Sonra neşeyle ilk ders için hazırlandılar. Ayı büyük bir ciddiyetle sözlerine
başladı.
— İzciliğin en önemli adımı yemek
bulmaktır. En leziz balları bulmak için arıları takip edebilirsiniz.
— Ama biz havuç bulmak istiyoruz,
dedi tavşanlardan biri.
Ayı ormanda havucun nasıl
bulunacağını bilmiyordu. Doğrusu havucu pek sevdiği söylenemezdi. Leziz mi
leziz ballar, şeker kokulu armutlar varken havuçtan bahsedip ilk öğrencilerini
sıkmak istemiyordu. Hemen ikinci adıma geçti.
— Hadi kamp yapalım!
Kampta ilk aşama çadır kurmaktı.
Ayı tavşanlara uzun uzun nasıl çadır kurulacağını anlattı. Tavşanlar kendi
çadırlarını bir çabukta kurdu. Dönüp ayıya baktıklarında onun çadırla
boğuştuğunu gördüler. Tavşanlar elbirliği ile ayının çadırını da kurdu. Ama ayı
çadıra sığmadı.
— Belki de bir süre kahvaltıda,
öğle yemeğinde ve ikindi çayında mis kokulu ballı krep yemeye ara versem iyi
olur, dedi.
O sırada orman sakinlerinden
birkaç kahkaha yükseldi. Ayı obabaşı olarak çadıra girmeyip nöbet tutacağını
söyledi. Aslında başlangıçta her şey iyiydi ama minik öğrencileri onu bir hayli
yorduğundan nöbet tutarken horul horul uyuyakaldı. Orman sakinlerinden bir
kahkaha daha yükseldi.
— Sıradaki dersimiz yemek bulmak
öyle değil mi?
— Böyle hevesli öğrencilerim
olduğu için çok şanslıyım. Hadi hepimiz ormana dağılalım ve size öğrettiklerimi
anlayıp anlamadığınıza bir bakalım.
Saatler sonra çadırların yanında
toplandıklarında yiyecek bulan yalnızca tavşanlardı. Ayı arıların saldırısına
uğramıştı. Saatlerce koşmak zorunda kalmış, dikenli çalılara paldır küldür yuvarlanmış,
bir kirpi tarafından oklanmış ve üstelik kış uykusundan yeni uyanmış yirmi
sincap kadar acıkmıştı. Mecburen o gün havuç yemek zorunda kaldı. Tavşanlar
heyecanlıydı.
— Sıradaki adımımız ne?
— Eve gidip uyumak, diye cevap
verdi Ayı. Bir daha bilmediği işleri yapmamaya kendi kendine söz verdi.
Ardından tavşanlar ve ayı el ele tutuşup seyirciyi selamladılar. Tiyatro
gösterisi sona ermişti. Orman sakinleri uzun ve coşkulu bir alkış tuttu. Seyirciler
arasındaki gazeteci ise tiyatroyu çok beğendi.
— Bundan Dergi Mudita’ya güzel bir haber olur, dedi.
Ve de harika olmuş🤗
YanıtlaSil