Okumadan Geçmeyin

Uzayın ve Dünyanın Gizemleri - 1

SULTAN SELİM

Loading
 
   
Yavuz Sultan Selim yıllar yıllar önce Hasancan ile birlikte bir derviş kılığına girmiş, Trabzon'dan Tebriz'e gitmişti. Henüz sultan olmamış ancak sultan olduğunda yapacağı şeyleri planlamıştı. Tebriz, Şah İsmail'in yaşadığı Safevi başkentiydi. Safeviler, Osmanlı'yı kasıp kavururken merhametli padişah II. Bayezid düşmanlarını affedip duruyor, düşmanlara karşı kılını kıpırdatmıyordu. İşte Selim şu an o başkentteydi. Şah İsmail hem şiirde hem satrançta çok iyi bir kumandandı. Sultan Selim karşısına çıkan herkesi yenerek ününü arttıran Şah İsmail'in karşısına geçti ve derviş kılığındaki şehzade ile Şah İsmail satranç oynadılar. Daha önce kimsenin görmediği bir şekilde Yavuz, Şah'ı mat etmek üzereydi. Mat, dedi sonunda. Şah oracıkta kaldı. Şah kendisini temsil ediyordu. Şah İsmail oracıkta Yavuz Sultan Selim'e vurdu. Ardından Yavuz Sultan Selim'e bir yüzük verdi. 
—Beni yenen tek kişi sen oldun. Bu mükafatındır. Ancak bu yüzüğü her gördüğünde sana vurduğumu hatırla ve benim asla yenilemeyeceğimi unutma!
Yavuz Sultan Selim aldığı yüzüğü Tebriz sarayında bir taşın altına bıraktı ve oradan uzaklaştı. Birkaç yıl sonra Yavuz, babasının yani II. Bayezid'in sarayındaydı. Düşmanlarının affederek hiç sefere çıkmayan padişahı devirip yerine kendisi geçmeye gelmişti. II. Bayezid tahtı Selim'e bırakırken şöyle dedi:
—Ömrün kısa, kılıcın keskin olsun! 
Artık tahtta Yavuz vardı. Yavuz Sultan Selim tahta geçtiği sırada Şah İsmail kendisine itaat edip emirlerine uyan herkese kızılbaşlık taktırmış, Kızılbaş ordusunu hazırlamıştı. Yavuz da ordusunu Şah İsmai'i yenmek için hazırlamıştı.  Şah İsmail, Yavuz'a tahta çıktığı için bir hediye gönderdi. Sandığın içinde kızıl bir başlık vardı. Bu kızıl başlığı tak ve benim emrime uyan kızılbaşlardan biri ol demek istiyordu. Yavuz, hediye karşılığında Şah İsmail'e başka bir sandık gönderdi. Sandığın içinde satranç tahtasına yapışmış yerde yatan bir şah vardı. Yavuz Sultan Selim de Şah İsmail de şiirleriyle yarışmaya başladılar. Yavuz Sultan Selim Selîmî, Şah İsmail Hıtayî mahlasıyla yazıyorlardı şiirlerini. Yavuz Sultan Selim birgün Şah İsmail'e yazdığı şiiri gönderdiğinde ağzı açık kaldı.

Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkane / yâr olur
Herkesi sen / dostun mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sadıkâne / belki ol / âlemde bir / serdar olur
Yâr olur / ağyâr olur / serdar olur / didâr olur

Yavuz Sultan Selim bu şiiriyle hem Şah'a öğütler veriyor hem de daha önce görülmemiş bir şekilde yazıyordu. Bu şiiri Arapça'da hem sağdan sola hem soldan sağa hem yukarıdan aşağı hem aşağıdan yukarı aynı şekilde okunabilecek ilk şiir olarak yazmıştı. Şah İsmail, Yavuz'u şiir ile yenemeyeceğini anlayınca bu sefer Yavuz Sultan Selim'e bir sandıkta hayvan pisliği gönderdi. Bu düpedüz hakaretti. Yavuz Sultan Selim karşılığında Şah'a bir kutu gül lokumu gönderdi. Gül lokumlarının yanında bir not vardı. 
"Herkes kendi yediğinden ikram eder."

İkinci yazıda görüşmek üzere.

Yorumlar

  1. Yavuz sultan selimin zekasina ve kalemine hayran oldum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yavuz Sultan selime daha fazla hayran olmak isterseniz KUMANDAN YAVUZ SULTAN SELİM kitabını tavsiye ederim.

      Sil

Yorum Gönder