Okumadan Geçmeyin

Uzayın ve Dünyanın Gizemleri - 1

TUHAF BİR HİKAYE

Loading

            Her şey bir gümbürtüyle başladı. Siyahileri sevmeyen beyaz tenli Şah, siyahileri küçümseyerek sadece 8 askerle yola çıktı. Yanlarında götürdükleri iki fil gerçekten çok ses çıkardığı için siyah tenli padişah onların geleceğini 100 kilometre öteden anladı.

Benim üstümden hızla geçen ve beni dişleyen iki adet at ve kendini beğenmiş bir vezir sultanın arkasından geliyordu. Hepsi benim üzerimden geçti. Tamam lezzetli olabilirim ama ben bir paspas değilim. Üzerimden geçmek için özel izin belgelerini kime imzalattılar acaba?

Siyah şah kendi sarayından 100 binlerce kat büyük sekiz kişilik askeri orduyu görünce korkudan tir tir titredi. Daha o titremesi bitmeden fillerin ayaklarını yere vurmasıyla bir iki kez daha titredi. Ondan sonra benden uzaklaştıkları için fazla göremedim ama anlattıklarına göre iki sultan anlaşma yapmış ve bu işi kan dökmeden bir oyunla çözmek istemiş. Bir asker beni tuttuğu gibi kopardı. Askerin adı piyonmuş. Aslında kalan yedi askerin adı da piyonmuş. Bunlar sekiz kardeşmiş yani.

Beni kare şeklinde yonttular ve canımın acıyıp acımadığını sormadan devasa bir çekiçle beni oracığa çaktılar. Ben, arkadaşlarım ve beyaz renkli hiç görmediğim  taşlar ezilerek ama yine de mutlu bir şekilde askerleri taşımaya başladık. Bu değerli orduyu taşımak bizim için bir gururdu. Ama hırstan kafaları atmış herkesin üstünden zıplayarak geçen atlı askerler üstümüze “bamm!” diye düştüğünde gururumuzdan eser olarak sadece bir tablo ve üzerinde kocaman bir nal izi kaldı.

Beyaz tenliler siyahilerin ülkesinde misafir olduğu için siyahiler onları ağırlamış oyuna ilk onların başlamalarını söylemişti. Oyundaki ilk hamleyi sinirden kafaları atmış atlı askerler yaptı. Gerçekten kafaları at şeklindeydi. Ten rengi bir vinç onları kaldırıp ilerlemek istedikleri yere koyuyordu ya da ben öyle sanıyordum. Bir süre sonra bir dev parmaklarıyla bir piyonu benim üzerime itti. Ve o an dev mutluluktan havalara uçtu. Ona satrançta birincilik madalyası takılırken benim de gözlerim doldu.

Bu arada içinde bulunduğum tuhaf alemin adının satranç olduğunu söylemiş miydim? Ağzınız sulanmasın ama ben de çikolata takımının şahının üzerinde durduğu bu evrene özel bir çikolata taşım mesela.

Yorumlar

Yorum Gönder