"Eh be Hüseyin be!" Bu Profesör Salih'in sesiydi. Hüseyin canavarın karşısında durmuş bekliyordu. İşin ilginç tarafı canavar hiç de saldırgan değildi.
"Burası 22 milyon yıl önce Triyas Dönemi. Dünya sıcak ve kurak. Yeryüzü uzun ağaçlarla, eğrelti otlarıyla kaplı ve genelde Hüseyin'in canavarı milyarlarca arkadaşıyla ortalıkta dolanıyor." Canavar Hüseyin'in kolunun yarısı uzunluğunda bir Yusufçuktu.
Tryas dönemi
Profesör Salih devam etti;
"Bu dönemde çok fazla dinozor türü yok." O sırada önlerinden dev bir şey geçti. Dört ayağı üzerinde yürüyen, tuhaf bir gagası olan bir hayvandı.
Ischigualastia
"O dinozorların dünyayı paylaştıkları diğer sürüngenlerden biri yani Ischigualastia," dedi Profesör Salih.
Hasan; "Çok zor bir ismi var," dedi. "İskigualastiya diye okunuyor yani o kadar da zor değil." diye yanıtladı Profesör Salih. Korkudan yere düşüp sonra tekrar kalkan Hasan'ın sırtına elini atarak onu ikinci kez düşürdü.
"Korkma seni yemez. Bu dönemde hayvanlar genelde hem etçil hem otçuldu. Ancak bu sadece otçul. Dişsiz bir gagayla senin ne kadarını kopartıp yutabilir." diyerek Hasan'ı sakinleştirmeye çalıştı Profesör Salih.
Hüseyin, Profesörü dürterek;
"Bu taraftan gelen şey Hasan'ın yarısını koparıp yer ama," dedi.
"O, Zupaysaurus yani dünyanın ilk vahşi hayvanı. Zupayzorus diye okunuyor. Ayrıca o bir sürüngen değil bir dinozor dünyanın ilk dinozorlarından biri," diye açıkladı Salih. Dinozor onlara fazla yaklaşmamıştı. Çünkü bir yusufçuk sürüsünü avlayıp yemekle meşguldü. Çalıların arkasına saklandılar.
.jpg) |
Zupaysaurus |
Profesör anlatmaya devam etti; "Triyas Dönemindeyiz. Şu an dünyada çok fazla dinozor yok. Ayrıca bu dinozorlar çok küçük yani şu bize doğru gelen Zupaysaurus Jura Dönemindekilerin yüzlerce kat küçüğü öyle mi?"
Hasan konuyu değiştirdi; "Şu an hangi kıtadayız?"
"Dünya her zaman aynı değildi. Şu anda bütün kıtalar tek bir alanda birleşik. 'Pangea Süper Kıtası' dünyadaki tek kara parçası ama bugünkü kara parçalarının tamamını içeriyor." diye açıkladı Hüseyin, dersi iyi dinlemişti.
"Ayrıca Pantalassa adında dev bir okyanusla çevrili öyle değil mi?"
"Evet, denizde Shonisaurus adındaki Şonizorus diye okunan ilk balık türleri yaşıyordu."
.jpg) |
Shonisaurus |
O sırada Zupayzorus iyice yaklaşmıştı.
"İki ayak üstünde duruyor, üç parmaklı, sırtı dikenli, burnunda ve boynunda kırmızı parçalar var," dedi Hasan.
"Nasıl dinozorlarla diğer sürüngenleri ayırabiliriz?"
"Çok basit: Dinozorlar her zaman 4 ayaklıydı. Dinozorlar sadece karada yaşamıştı. Dinozorlar asla uçamaz ve yüzemezdi. Bacakları karınlarının altındaydı ve tüm dinozorlar yumurtayla çoğalıyorlardı." Bu arada Zupayzorus, İskigualastiya'yı yemeye başlamıştı bile.
"Aslında iyi oldu," dedi Hasan. "Bu çalıları yese, açıkta kalırdık. Artık diğer dinozorlardan bahsedebilir miyiz?"
"İlk dinozorlar 228 milyon yıl önce Pangea kıtasının günümüzde Güney Amerika olan bölümlerinde görülmüştü."
"Peki onların karınlarında benim iskeletim de bulunmuş muydu?"
"Bu sadece Pisanazorus ve asla et yemez. Dişi olmadığı için istese de yiyemez. Ayrıca Panfagia hem iki hem dört ayağının üstünde duruyordu ve o da otçuldu."
O sırada hızla koşan minik üç dinozor yanlarından geçti.
.jpg) |
Eraptor |
"Bunlar Eraptor o da bir metrelik çevik bir dinozor ve üzgünüm ki o etçil. Ama niçin kaçtıklarını anlayamadım?" O sırada bir Starikozorus gördüler.
"Eraptor'un 2 katı büyüklüğünde çok güçlü bir etçil ama kesinlikle akşam yemeğinde zaman yolcusu yemeyi sevmez."
İlerlemeye başladılar. Bir yandan dinozorları tanıyorlardı.
"Procompsognathus minik yusufçukları yiyerek beslenirdi."
.jpg) |
Procompsognathus |
Hüseyin devam etti; "Ama minik yusufçuklar hiç de minik değildi." Plateosaurus binlerce dişi olmasına rağmen et yerine eğrelti otu yiyordu. Ama Liliensternus diş sayısına bakmadan bu dev otçulu yiyordu.
.jpg) |
Liliensternus |
Şimdi ışınlanmanın faydalarını görelim: Işınlandıkları yer dev bir dinozorun yanıydı. Melanorosaurus yani Melanozorus 8 metre uzunluğunda bir otçuldu. İsminin anlamı siyah dağ kertenkelesiydi.
Melanorosaurus
Hüseyin; "Ama siyah görünmüyor," diye atıldı. O sırada bir ışın dalgasıyla vıcık vıcık bir yere düştüler ve Hasan'ın kafasına 'çooot' diye bir taş düştü. Hasan bunu dert etmek yerine taşın üstünde uyuklamayı seçtiyse de, Hüseyin neler olduğunu merak etmişti.
"Burası dinozorun midesi. Dinozorlar otları öğütmeleri için bazen taş yutarlardı. Şimdi acilen başka bir yere geçiyoruz. Çünkü yakında midesi bizi de öğütebilir."
Ardından tekrar ışının içine daldılar.
Aferin Hüseyin dersi iyi dinlemişsin😊
YanıtlaSil