Salih DOYGUN
Salih Doygun
tarih:
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Sultan İbrahim Han 5 Kasım 1615 Perşembe günü doğdu. Annesi Kösem Mahpeyker Sultan, babası Sultan 1. Ahmet'tir. Ağabeyi Sultan 4. Murat Han vefat ettikten sonra padişah oldu.
Devlet ileri gelenleri tahta geçtiğinde ona Hz. Ömer'in sarığını giydirdiler. O sırada sadarette Kara Mustafa Paşa vardı. Kara Mustafa Paşa ve Şeyhülislam devlet işlerini oldukça iyi yönetiyorlardı. Yalnız dedikodular yüzünden onlar hakkında kötü bilgiler edinildi.
Bu sırada bazı hadiseler oldu. Padişah, halkın şikayetlerini dinlerken bir adam, Kerim Ağa denen eşkiyayı, padişaha şikayet etti. Şahitleri dinledikten sonra bu adamı yakalatma kararı aldı. Ağa, Sultan'a hakaretler etti. En çok da yeniçeri olmasına güveniyordu. Sultan'ın karşısında bağıra bağıra;
"Sultanım ben yeniçeriyim!" demişti. Bunun üzerine Sultan;
"Bre densiz! Sen yeniçeriysen ben de padişahım." diyerek üstüne atılmış, onu yere sermiş, daha sonra belinden çıkardığı kamasıyla tahtın önünde öldürmüştü.
Bu sırada yeni bir hadise daha vuku buldu. Emirgüneoğlu Yusuf Paşa, daha önceden İran taraflarında esir edilmişti. Bir süre şiilik faaliyetleri yaptıktan sonra yakalandı ise de affedilip, Emirgan'da bahçe ve köşk verilmişti. Yalnız padişah değişimiyle yeniden şiilik faaliyetleri göstermeye başladı. Bunun üzerine Evliya Emirgüneoğlu'nun başı kesildi. Tarihimize 'Kesik Baş Evliya' diye geçti.
Onun tahta culüs ettiği haberi İngiltere, Fransa, Lehistan, Rusya, Venedik, Avusturya, İran ve buna benzer devletlere bildirildi. İngiltere ve Fransa ile ilgili eski ahitnameler yenilendi. İran elçisi ile Kasr-ı Şirin antlaşması hükümleri yeniden tasdik edildi. Lehistan ile sulh teklifi görüşüldü. Rusya ve Venedik'ten gelen tebrik elçileri yeni anlaşmalar yapılmasını istedi. Fakat Avusturya elçisi gelmemişti. Daha sonra Avusturya elçisi huzura geldiğinde Sultan İbrahim hiddetle ayağa fırladı.
Sultan İbrahim: "Bu ne demektir? Niçin daha evvel gelmediniz? İmparatorunuz bilmiyor mu ki 5 sene evvel tahta culüs ettim? Bu hal dostane münasebet değildir?"
Azarlanan elçi kısa süre sonra geri gönderildi. Yine Rakoçi elçisine de Sultan İbrahim Han:
"Senin Efendin pek çok zaman oluyor ki, 7 Macar komitecinin tefriki için 20 bin kuruş vereceğine söz vermişti. Kendisine söyle ki, Venedik ile yaptığım muharebeye mağrur olup aldanmasın ve bu cenk bütün kuvvetimi alıyor sanmasın. Bir gün kendisine ansızın hücum edeceğim ve Erdil'i başkasına vereceğim. Avusturya İmparatoru'na karşı da düşmanlıkta devam etmesi. İyice anladın mı?" demiştir.
Siyavuş Paşa padişahtan emir alarak Azak Kalesi'ni fethetti. Bu arada Vezir Hüseyin Paşa, Silistire ve civarını ele geçirdi. Daha sonra Akdeniz'de Uzun Piyale Paşa komutasındaki ordular da, düşman donanmasını mağlup etti. Ordu daha sonra Macaristan taraflarında iyice ilerledi. 3 düşman birliğini bozguna uğrattı.
Avusturya ve Almanya sınırındaki akıncılar Bavyera içlerine kadar geldiler. Bu sırada Sokulluzade Hasan Paşa, Raab Irmağı kıyısındaki ve biraz uzaklıktaki bütün köy ve kasabaları ele geçirdi. Bu akınlar üzerine Avusturya İmparatoru 3. Ferdinand, Zitvatoruk Antlaşmasını yenilemek istedi. Maddelerine ilaveler yapılan anlaşma 1642 senesinde yenilendi.
Aynı senenin yazında Uzun Piyale Paşa, İtalya'nın Kalabriya kıyılarını bombaladı.
Dış meselelerin tamamı halledilmişken 'Masuh Paşazade Hüseyin Paşa Hadisesi' ortaya çıktı. Babasından ona miras kalan 'Osmanlı Hanedanlığı Düşmanlığı' iyice ilerlemiş olan Hüseyin Paşa, Kırım Han'larından birini Osmanlı tahtına oturtarak, Kırım hanedanının Osmanlı'yı yönetmesini istiyordu.
Bu sırada binlerce Paşa, bütün anlaşmalara karışıyordu. Bu nedenle Sultan İbrahim Han, paşaların tuğra çekmesini yasakladı.
Hüseyin Paşa, İbrahim Paşa ile çarpışmada yenildi ve kaçtı. Biraz daha kuvvet topladıktan sonra yeniden isyana kalkıştı. Yalnız büyük bir kuvvetle karşılaşınca çözümü kaçmakta buldu. Kaçarak Kırım'a gitmeye çalışırken Sinan Ağa tarafından yakalandı.
Nasuh Paşazade'nin taraftarlarından Zülfikar Paşa yakalandı. Bir süre sonra Padişah, Girit seferini başlattı. Girit'in Hanya Burnu'ndan ilerleyen askerler Girit'in tamamını fethetti. Deli Hüseyin Paşa, Girit muhafızlığına gönderildi.
O sıralarda ağalar, Padişahı tahttan indirmeye karar verdiler. Bütün önemli devlet adamlarını kendi adamlarından tayin ettiler. Sadrazam Ahmet Paşa öldürüldü. Naaşı, Sultanahmet Meydanı'na atıldı. Daha sonra yeniçeriler bir kama ile cesedini 1000 parçaya ayırdılar. Paşanın adı tarihimize 'Hezarpare' yani bin parça olarak geçti. Daha sonra yeniçeriler sarayı koruyan askerleri de katledip meydanlara attılar ve Sultanın tahtını ateşe verdiler. Daha sonra Sultanın yanına gelen ağalar ile Sultan arasında şöyle bir konuşma geçti:
Ağalar: "İttifakla artık tahttan indirildiniz!"
Padişah: "Bre hainler, alçaklar bu nasıl iştir! Ben her birinize ihsanlarda bulunmadım mı? Şimdi bir hevanıza uymadım diye beni ortadan kaldırmaya ittifak ettiniz! Bu ne iştir?"
Kazasker Kara Çelebizade: "Sen padişah olamazsın."
Padişah: "Ben padişah değil miyim? Bu ne demektir, ben tahtımdan niçin kalkarım?"
Kazasker Kara Çelebizade: "Bu tahta çıkan atalarının yolunda gitmediğin için tahta layık değilsin. Kafirler Bosna'yı fethetti, 80 pare Venedik kalyonu Çanakkale'yi kapattı sen hala burada gaflet içindesin!"
Padişah: "Yalan söylersin! Kafirler Bosna'yı alamadı ve askerlerim Zadra'yı fethetti. Venedik gemileri boğazdan çoktan gittiler. Siz garazınızdan yalan sözler uydurup durursunuz."
Kazasker Kara Çelebizade: "Senin hilafetin şer'i değildir."
Padişah: "Bre Abdurrahim! Ben, seni müftü yapmadım mı? Şimdi sen bana kastedersin."
Müftü Abdurrahim: "Hayır, beni sen değil Allah müftü eyledi."
Padişah: "İlahi! Ben bunları sana havale ettim. Sen zalim ve gaddarların hakkından gel. Cümlesi ittifak ile üzerime atıldılar. Hainler, bu yaptıklarınız doğru değildir. Hoş şimdi başımda yazılan bu imiş. Emir Allah'ındır. Elhamdülillah bir cemaatin başı oldum."
Onu zindanlara götürdüler. Zindana girerken söylediği "Bir cemaatin başı oldum." sözü bundan sonraki padişahların atasıyım anlamına geliyordu. Çünkü onun oğullarından başka şehzade yoktu.
Onu hapse attılar. Demir kapıyı kilitlediler. Demir kapının etrafını çelikle kapladılar. Kilide aynı anda birkaç dev asma kilit astılar. Kilitlerin üstüne kurşun döktüler. Kapı ve camların önüne duvar ördüler. Yemek verilecek deliği iyice küçülttüler.
Daha sonra Sultanın değiştiği halk arasında da duyuruldu. Ağalar daha sonra onun hapsedildiği yere geldiler. 3 saat sonra içeri girebildiler. Çünkü her tarafı duvar ördükleri için 6 kat duvarı kırmaları gerekiyordu.
Vaziyeti gören Sultan:
"Benim bunca nimetimden yiyenlerden bana acıyacak kimse yok mudur?" dedi.
Daha sonra askerler padişahın etrafında toplandılar.
Padişah: "Bak a Abdurrahim! İşte Allah'ın kitabı. Beni hangi hükme göre öldüreceksiniz?" dedi.
Bunu söylerken elindeki Kur'an-ı müftünün yüzüne fırlattı. Askerler onu öldürdüler. Cesedi parçaladıktan sonra parçalanmış cesedi sarayın pencerelerinden aşağı attılar.
Bu şekilde Sultan İbrahim dönemi sonra erdi.
Naaşı, Ayasofya'nın yanında Sultan 1. Mustafa türbesine gömüldü.
Okadar guzel ve uzun anlatmissinki kitabi okumaya ihtiyac duymadim☺☺☺
YanıtlaSilSultan ibrahim cok cevval bi adammis.
O kadar uzun yazmışım ki tam okuyamamışsın. Bu bir kitap değil makale. Üsttekini de ben çizdim.
SilÇok üzüldüm Sultan İbrahim Han'a😢Peki hep mi kargaşa, isyan, savaş... Hiç şöyle sanatta, edebiyatta kendini geliştirmiş, eserler bırakmış ecdadımız yok mu? Bir yazında da onlardan bahseder misin?
YanıtlaSil